Ceza muhakemesinin genel sistematiği kapsamında, müdafi şüpheli ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her safhasında görüşebilecek ve hukuki yardımda bulunabilecektir. (CMK 149) Soruşturma evresi Ceza Muhakemesi Yasası 160. maddesi uyarınca başladığında müdafinin hukuki yardımda bulunma görevi de başlayacaktır. Bir suç işlendiği şüphesi ile yakalanan kimselerin, yakalanma anını müteakip haklarını öğrenmeleri ve kullanabilmeleri için, hukuki yardıma ihtiyaçları bulunmaktadır. Ceza Muhakemesi Yasası 90. maddesi ve 147. maddesi ışığında, şüpheliye bu hakları derhal bildirilmelidir.
MÜDAFİNİN GÖZALTINDAKİ ŞÜPHELİ İLE GÖRÜŞMESİ
Müdafi Ceza Muhakemesi Yasası 149. maddesi ve 154. maddesi kapsamında, gerek kollukta gözaltında bulunan, gerek tutukevinde tutuklu bulunan şüpheli ile haftanın her günü, mesai saatleri dışında dahi görüşebilir. Kanun, gözaltı ve tutukluluk hallerinde, bu görüşmenin soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında yapılabileceğine vurgu yaparak, görüşmeye herhangi bir zaman kısıtlaması getirmemiştir. Konuya ilişkin yakalama yönetmeliği 20. ve 21. maddeleri açıktır. Buna paralel olarak Ceza Muhakemesi Yasası 154. maddesinde, şüpheli veya sanığın müdafi ile yazışmalarının denetime tabi tutulamayacağı da düzenlenmiştir. Gözaltındaki Terör Veya Uyuşturucu Şüphelisi Ile Görüşme Ceza muhakemesinde yakalama anından itibaren başlayan müdafinin hukuki yardımı, örgüt suçlarının doğal yapısındaki tehdit ve korkutma unsurları sebebiyle geciktirilebilecektir. Bu yönde 2018-7070 sayılı kanunla kabul edilen ve 2016-676 sayılı OHAL KHK’sı ile Ceza Muhakemesi Yasası 154. maddesine eklenen ikinci fıkra, maddede belirtilen suçlar açısından gözaltındaki şüphelinin müdafi ile görüşmesinde bir takım kısıtlamalar getirmiştir. Düzenlemeye göre, Türk Ceza Yasası’nın İkinci Kitap Dördüncü Kısmı’nın Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerinde tanımlanan suçlar ve Terörle Mücadele Yasası kapsamına giren suçlar ile örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçları bakımından gözaltındaki şüphelinin müdafi ile görüşme hakkı Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine hakim kararıyla 24 saat süreyle kısıtlanabilecektir. Ek olarak kısıtlama süresince ifade alınamayacağı da hüküm altına alınmıştır.
MÜDAFİNİN TUTUKLU ŞÜPHELİ İLE GÖRÜŞMESİ
Ceza muhakemesinde müdafinin tutuklu şüpheli ile görüşmesine ilişkin ayrık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu kapsamda Ceza Muhakemesi Yasası 154. maddesi uyarınca hukuki yardım sağlanmaktadır. Buna karşın, İnfaz Kanunu’nda tutukluyla müdafinin görüşmesi konusunda ayrık düzenlemeler bulunmaktadır. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 59. maddesi, kimi hallerde tutuklular için de uygulanabilecek olan ve kimi hallerde hükümlü olup da başka suçtan tutuklu olanlar hakkında uygulanmak üzere çeşitli hükümler sevk etmiştir. Tutuklular hakkında kısıtlama getirilmesi, zaten örgüt suçundan mahkum olduğu ve örgütle bağlantısı hakim kararı ile belirlenmiş olan kimsenin, örgütsel faaliyetlerini cezaevi içerisinden farklı bir suç sanığı olma kisvesi altında gizlenerek sürdürmesini önleme kastıyla yapıldığı düşünülebilir. Kısıtlama kapsamında hükümlüler açısından CGİK 59. maddesi uyarınca, infaz hakimliği görevli iken, tutuklular bakımından soruşturma safhasında Sulh Ceza Hakimliği, kovuşturma safhasında ise yetkili ve görevli mahkeme tarafından karar verilmesi kabul edilmiştir. Hükümlünün avukatı ile ve tutuklunun müdafisi ile belirli suçlar bakımından gerçekleştireceği görüşmelerde uygulanan ayrık düzenlemelerden birkaçı:
GÖRÜŞMENİN HAKİM KARARI ILE KAYDA ALINMASI, GÖRÜŞMEDE GÖREVLİ BULUNDURULMASI, BELGELERİNE EL KONULMASI VEYA DSINIRLANDIRMA GETİRİLMESİ
Kanun, bu sınırlamalar için belirli ve somut kriterler getirmiştir. Buna göre, Türk Ceza Yasası 220. maddesinde ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım, Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerinde tanımlanan suçlar ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan mahkum olanların avukatları ile görüşmelerinde, toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğünde, terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirildiğinde, bu örgütlere emir ve talimat verildiğine veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletildiğine ilişkin bilgi, bulgu yahut belge elde edilmesi halinde kısıtlama yapılabilir. Bu koşulların oluşmadığı takdirde, Cumhuriyet Başsavcılığının istemi ve infaz hakiminin kararı ile üç ay süreyle, görüşmeler teknik cihazlarla sesli yahut görüntülü olarak kaydedilebilir, hükümlü ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek kastıyla görüşmede görevli hazır bulundurulabilir, hükümlünün avukatına yahut avukatın hükümlüye verdiği belge, belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konabilir veyahut görüşmelerin gün ve saatleri sınırlandırılabilir. Hakim tarafından CGİK 59. maddesi hükmünce verilen karara dayanan bu kısıtlamalar, en çok üç ay sürelidir. Bu sürenin birden fazla kez uzatılması mümkün olmasına karşın, kısaltılması yahut sonlandırılması da mümkündür.
GÖRÜŞMEDEN EVVEL, ILGİLİLERİN UYARILMASI VE GÖRÜŞMENİN KANUNDA GÖSTERİLEN BİR AMAÇLA YAPILDIĞININ ANLAŞILMASI
CGİK 59. maddesi 5. fıkrasında gösterilen hususların amaçlandığının tespiti halinde görüşmeye son verilir ve iş bu durum tutanağa bağlanır. İlgili hükümde belirtilen hususlar sırasıyla; Toplumun ve ceza infaz kurumunun güvenliğinin tehlikeye düşürüldüğü, Terör örgütü veya diğer suç örgütlerinin yönlendirildiği, Bu örgütlere emir ve tâlimat verildiğine veya yorumları ile gizli, açık ya da şifreli mesajlar iletildiğidir.
MÜDAFİ VEYA AVUKAT HAKKINDA “GÖRÜŞME YASAĞI” GETİRİLMESİ
Ceza Muhakemesi Yasası 151. maddesinde düzenlenen müdafinin görevden yasaklanmasından farklı olarak CGİK 59. maddesinde düzenleme alanı bulan görüşme yasaklaması 6 ay süre ile sınırlıdır. Görüşme yasağı kararı hükümlüye, tutukluya ve yeni avukat görevlendirilmesi için baro başkanlığına bildirilir. Cumhuriyet Başsavcılığı, baro tarafından bildirilen yeni avukatın da değiştirilmesini baro başkanlığından talep edebilir. Görevlendirilen son avukata ise CMK avukatlarına ödenen usule göre ücret ödenecektir.
Türk Ceza Kanunu’nda “adliyeye karşı suçlar” başlığı altında düzenlenen suç uydurma suçu, işlenmediği bilinen bir suçun, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar edilmesi yahut işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerinin soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uydurulması eylemine karşılık gelmektedir.
Madde 271 (1) İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.Türk Ceza Yasası’nın 271. maddesinde düzenlenen suç, iki seçimlik işlenme biçiminde vuku bulmaktadır.
FAİLİN İŞLENMEMİŞ SUÇU, İŞLENMİŞ GİBİ YETKİLİ MAKAMLARA İHBAR ETMESİ
Fail, suçun bu görünüş biçiminde, işlenmemiş bir suçu sanki işlenmiş gibi, suçu kovuşturmaya yetkili makamlara ihbar etmektedir. Objektif olarak kovuşturma makamlarını harekete geçirebilecek nitelikte, gerçek dışı bir ihbarda bulunulması suçun oluşması için yeterli olup, kovuşturma makamlarının gerçekten harekete geçmiş olmaları gerekmemektedir. Bununla birlikte, işlenmemiş suçun ihbarı eylemi, suçun oluşması için yeterli olup, ayrıca suçun delillerinin de uydurulmuş olması gerekmemektedir. Nitekim yukarıda da izah edildiği üzere, söz konusu iki eylem, suçun iki farklı görünüş biçimi olup, seçimliktir. İşlenmemiş bir suçun uydurulması suretiyle bir kimseye suç isnat edilmesi eylemi suç uydurma suçunu değil, Türk Ceza Kanunu 267. maddesinde düzenlenen iftira suçunu oluşturacaktır. Suç uydurma suçunda, iftira suçunun aksine işlenmemiş bir suçun faili olarak belirli bir kişi gösterilmemektedir. Önemle belirtmek gerekir ki, gerçekte bir suç işlenmiş olduğu halde, failin abartmak ve ekleme yapmak suretiyle bunu kovuşturma organlarına ihbar etmiş olduğu hallerde, suçla korunan hukuksal yarar göz önünde bulundurulduğunda, bu suç meydana gelmeyecektir.
İŞLENMEMİŞ BİR SUÇUN DELİL VE ESERLERİNİ SORUŞTURMA YAPILMASINI SAĞLAYACAK ŞEKİLDE UYDURMASI
Bir diğer suçun seçimlik işleniş biçimi olan “işlenmemiş bir suçun delil ve eserlerinin uydurulması” eylemi, failin işlenmemiş bir suçun delil ve eserlerini uydurmak suretiyle, kovuşturma organlarının kendiliğinden harekete geçmesini sağlamaya yönelik eylemlerini teşkil etmektedir.
Her ne kadar söz konusu hükümde, “bir suçun delil ve emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uydurmak” ibareleri yer alsa da, burada mühim olan, uydurmanın objektif olarak soruşturma makamlarını harekete geçirebilecek nitelikte olmasıdır. Bir diğer ifade ile, fiilen soruşturmaya başlanmış olup olmaması, suçun oluşması bakımından önem arz etmeyecektir. Suç uydurma suçunda esas olan failin, ceza soruşturmasının başlamasına yönelik eylemleridir. Bu kapsamda, başlamış bir soruşturmayı delil uydurmak suretiyle yanlış yönlendirme eylemi, suç uydurma suçunu değil, Türk Ceza Kanunu 181. maddesinde düzenlenen suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçunu teşkil etmektedir.
Suç, ilk işleniş biçimi itibarıyla soyut, ikinci işleniş biçimi itibarıyla somut tehlike suçudur.765 sayılı eski Türk Ceza Yasası’nda yer alan düzenlemede, suçun maddi unsurundaki seçimlik hareketlerden biri olarak, failin işlenmemiş bir suçun faili olarak kendisini göstermesi durumu yer alırken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda söz konusu eylem “Suç Üstlenme” başlığı ile 283. maddede bağımsız olarak düzenlenmiştir.